6 Ekim 2012 Cumartesi

The Place of Never Ending Conflicts

Diplomatic relations between Turkey and Syria have been on crisis since one of the villages close to the Syrian border in Turkey got shelled by Syrian mortars which resulted in the killing of five Turkish civilians on October the 4th. The internal struggle between Esad's army and the rebellions has been no doubt affecting the daily life on the border. As a result of this unfortunate event, Turkish parliamentary had a meeting to decide whether Turkey will use a military force or seek for an action towards Syria. With the majority of the parliament members, it was accepted to use military force against to the country.

Some of the social media users in Turkey began to express their opinions in favor of supporting the military action in Syria. I'd say it's because they deeply believe in the power/superiority of Turkish Military Forces which has the great capability* to do so. This kind of cheap nationalism (don't believe in any kind of nationalism though...) and just showing off this military power can not buy all of the faults/needs/conflicts that the country has now.

Anyways, I have no idea how to become a war enthusiast?







 *Did I mean the professionalism within the military forces? Apparently, it is only so called. 



25 Kasım 2011 Cuma

Cehalet Mutluluktur!


Görünen o ki, dünya genelinde ırkçı hareketlilik, özellikle dinsel anlamda Müslümanlara, artış gösterecek gibi.
Yakın zamanda Almanya’da meydana gelen üzücü olayın,  aşırı sağcı kişiler tarafından sekiz Türk ve bir Yunanlı göçmenin öldürülüşünden çıkarabileceğimiz sonuç bu olabilir mi? Bir şey kesin ki, ırkçı kesimler tarafından gerçekleştirilen bu üzücü olay gözleri yine Almanya’da yaşayan Türklere çevirdi. İlk “misafir işçilerin” Almanya’ya geldiği zamandan  bu yana, kamu duyarlılığında bir şeylerin değişmiş olduğu umut ediliyor, özellikle Türkler ve İslamiyet ilişkisine bakış konusunda. Herşeye ragmen, Almanya’da yaşayan Türk kökenli vatandaşlara yönelik hala bir takım klişeler güncelliğini de korumakta. Türkler hala “dış kapının mandalı” görünümünde ve Alman toplumuna karşı kendi kurdukları Türk altyapısı altında, “Kimyon yiyicileri”, “Döner  Fraksiyonu” , “Kökten Dinci Müslüman” damgası yemeye devam ediyorlar. Bir yandan da, Türk göçmenlerin, Alman toplumuna integre sorunları hala devam etmekte, nitekim, Almanya’da yaşayan Türk kökenli yeni nesiller Alman toplumu ve kültürüne entegre olabilmek adına daha fazla çarba harcadıkları ortada. Şüphesiz ki bu dengede ince bir çizgi var, bu konuda tümüyle keskin yargılara varmak çok güç. Almanya’da uzun zamandır yaşamış hatta orda Alman kültürüyle büyümüş ya da doğmuş bazı Türk göçmenler, kendilerini sadece bir kimlik üzerinden anlatmak yerine, “Alman-Türk” kimliğiyle kendilerini anlatmayı tercih ediyorlar. Genelde “Alman-Türkler” iyi şartlarda yaşayan, Alman kültür ve toplumuna yakın olup, yaşadıkları toprakları benimseyen, anlayan kesimden oluşuyor. Bunun aksine, Almanya’da uzun yıllar boyunca yaşamış ama hala tek bir Almanca kelime bile bilmeyen ve topluma ayak durmayı seçmeyen Türk kökenli göçmenlerin de hala var olduğu biliniyor ve tüm Türk kökenli göçmenlerin de Alman ve Türklerden oluşan bu mozaik toplumdan yararlandıklarını da söyleyemeyiz. Diğer bir yandan, her Alman’nın her Türk kökenli göçmene de, toplumda yer edinmeleri adına kucak açtığı da söylenemez.  Herhangi küçük bir ayırımcı şaka ya da klişe sözler; orda ya da burda, bilinen bir gerçek var ki, bu olaylar aradaki mesafeyi açmakla kalmıyor, entegre sorununa bir çare de getirmiyor.
Peki bu problemler toplumun gündeminde bu kadar görünürken, nasıl oluyor da neo-Nazi adında isimlendirilen örgüt, Türk kökenli sekiz göçmeni öldürebiliyor, bomba patlatabiliyor ve bankaları soyabiliyor? Bizim fikrimizce, bunun altında yatan sebep, tekrar gelebilecek ırkçı bir hareketin, Alman politikasında ihmal ve göz ardı edilmesi. “Almanya’da aşırı sağcı hareketi ve ırkçılık? Asla, bir zamanlar Hitler ve ikinci dünya savaşı vardı! ”  Bu söylem şimdilerde Alman politikasında sık kullanılır oldu. Hımm…, aslında hiç kimse belli bir problemden bahsetmiyorsa, o problem var olmamış demektir. Evet, cehalet mutluluktur! Şimdi bak: Güç, sadece bir şeylerin konuşulması için kendini göstermiyor, aksine bazı konuların kamu duyarlılığından diskalifiye edilmesi için de kullanılıyor. Tabiki de, ırkçılığın yaygınlaşma problemi ve Almanya’daki aşrı sağcılık, sadece toplumunun gündemine ait olan şeyler değil ama sadece Alman politikasını suçlamak doğru olur mu? Sence, toplumdan devlete bu problemlerin çözülmesi için yeteri kadar bir talep dalgası oluşuyor mu? Bizler, bir Alman ve bir Türk olarak, herkes, sen ve ben, gündelik hayatımızdaki duyarlılığı arttırmamız gerektiğine inanıyoruz.

Yorumunu bekliyoruz...

Thomas Schmidt, Almanya & Sezgi Eser, Türkiye  
İsveç, Medya ve İletişim Bilimi, Master Öğrencileri



Ignoranz macht glücklich!



Rassistische Bewegungen besonders gegen Muslime treten weltweit immer häufiger auf. 
Ist das der Schluss, den wir aus den bedauerlichen Morden an acht türkischen und einem griechischen Migranten in Deutschland durch Rechtsextremisten ziehen können? Sicher hat diese rassistische Gewalttat erneut zu einer Debatte über die türkische Bevölkerung in Deutschland geführt. Man könnte meinen, dass sich die öffentliche Meinung geändert hätte, so viele Jahre nach der Ankunft der ersten ‚Gastarbeiter‘ in Deutschland -  zum Beispiel das Verkennen einer neuen Beziehung der Türken zum Islam. Doch die Stereotype über Menschen mit türkischem Hintergrund in Deutschland sind immer noch vorhanden: Sie sind immer noch „die Anderen“, stigmatisiert als „Kümmelfresser“, „Dönerfraktion“ oder „muslimische Fundamentalisten“, die in  türkischen Gemeinschaften mit vollständiger eigener Infrastruktur leben. Andererseits treten immer noch Probleme mit der Integration von türkischen Migranten in die deutsche Gesellschaft auf; obwohl jüngere Generationen versuchen, sich an die deutsche Kultur und Gesellschaft anzupassen. Zweifellos ist dies ein schmaler Grad - mit verallgemeinernden Behauptungen lassen sich keine allgemeingültigen Schlüsse ziehen. Es gibt türkische Migranten in Deutschland, die sich selbst als Deutsch-Türken identifizieren, da sie sich nicht nur einer Identität zugehörig fühlen. Dies sind meisten diejenigen, die ein gutes Leben führen und die Gesellschaft umfassend kennen, in der sie leben. Andererseits gibt es aber auch Menschen mit türkischem Hintergrund, die seit vielen Jahren in Deutschland leben und immer noch kein Wort Deutsch sprechen können, geschweige denn sich irgendwie integrieren. Nicht alle türkischen Migranten bevorzugen ein Mit- anstatt ein Nebeneinander. Doch selbstverständlich heißen auch nicht alle Deutschen die Türken in ihrem Land willkommen und lassen sie Teil ihrer Gesellschaft sein. Nur ein kleiner diskriminierender Witz hier oder ein stereotypisierender Begriff da; das alles führt zu einer hohen Abgrenzung und zum Ausschluss der Menschen mit türkischem Migrationshintergrund.
Keine Frage, die oben dargestellten Probleme sind präsent im öffentlichen Diskurs. Wie kann es dennoch sein, dass Neonazis acht Menschen mit türkischem Migrationshintergrund töten, Bomben zünden und Banken ausrauben? Unserer Meinung nach ist dies damit begründet, dass das Auftauchen von Rassismus von der deutschen Politik sträflich vernachlässigt und ignoriert wurde, getreu nach dem Motto: „Rechtsextremismus und Rassismus in Deutschland? Unmöglich – wir hatten Hitler und den Zweiten Weltkrieg!“ Wenn niemand über ein Problem spricht, dann existiert es einfach nicht. Ach, Ignoranz macht ja so glücklich! Wie man sieht, manifestiert sich Macht nicht nur in der Kommunikation gewisser Themen, sondern auch darin, sie von der öffentlichen Debatte auszuschließen. Offensichtlich gehört das Problem des wachsenden Rassismus und Rechtsextremismus nicht zur öffentlich diskutieren Agenda in Deutschland. Aber sollen wir nur die deutsche Politik anklagen? Glaubt ihr wirklich, dass die Gesellschaft die Politik ausreichend dazu auffordert, Rassismus zu verhindern? Wir, eine Türkin und ein Deutscher, sind davon überzeugt, dass jeder, ihr und wir, unser alltägliches Verhalten zueinander überdenken sollte.
Eure Kommentare sind gerne gesehen….
Von:
Thomas Schmidt aus Deutschland und Sezgi Eser aus der Türkei
Studenten in Schweden, Medien- und Kommunikationswissenschaften

24 Kasım 2011 Perşembe

IGNORANCE IS BLISS


Racist movements around the world especially towards Muslims are going to arise. 

Is it what we can conclude from the unfortunate murder of eight Turks and a Greek migrant in Germany by right wing extremists? Certainly, the recent attack by racist groups has created an agenda again over the Turkish population’s appearance in Germany. After many years since the “guest workers” arrived in Germany, it is hoped that something could have changed so far within the public sense, for example the overlook on the relationship between the religion as Islam and Turks. However, there are still stereotypes attached to people with Turkish background in Germany: They are still ‘the others’, stigmatized as "Kümmelfresser", "Döner fraction" or "Muslim fundamentalists", and as living in their own Turkish community with a complete own infrastructure. On the other hand, problems still occur caused by the integration of Turkish migrants within German society; however the younger generations have accomplished more efforts to adopt themselves into German culture and society. No doubt, there is a thin line here; nothing could be generalized with sharp statements. There are Turkish migrants in Germany who can identify themselves as German–Turks by not feeling to belong to just one single identity. These are the ones mostly who have quality lives and fully have knowledge about the society they live in. On the contrary, there are still people with Turkish background have been living in Germany for many years without speaking any single German word and not trying to integrate. Not all of Turkish migrants favor coexistence over cooperation. But of course, not every German welcomes Turkish people and let them be part of German society. Just a little discriminating joke here or a stereotyped term there, all of this helps to constitute high distinction and not letting them in.
Although these problems presented above are very visible in the public discourse, home come that neo-Nazi could kill eight people with Turkish migration background, detonate bombes and rob banks? In our opinion, the reason for this relies on the neglecting and ignoring of upcoming racism by German politics. “Right-wing extremism and racism in Germany? No way – we had Hitler and the Second World War!” This seems to be their motto in recent times. Well, if nobody talks about a problem, a problem just does not exist. Oh yeah, ignorance is bliss! You see: Power manifests itself not only in the communication of certain issues, but also in excluding them from the public discourse. Obviously, the problem of increasing racism and right-wing extremism in Germany does not belong to the agendas discussed in the public. But should we blame only German politics? Do you really think that there is a sufficient demand from the society to the politics to avoid racism? We, a Turkish and a German, are convinced that everybody, you and us, should think about our everyday behavior towards each other.

Please leave your comments...

Written by: 
Thomas Schmidt from Germany & Sezgi Eser from Turkey
Students in Sweden, Media and Communication Science (Ms) 



25 Haziran 2011 Cumartesi

90s : Smells like resistance to censorship



I'm missing 90s Turkish music recently, that was the time of brave songs and videos, explicit and courageous lyrics which I can not see anymore unfortunately, it is valid also for the quality of the songs, now the music business mostly addresses to popular consumerism hence it is caused with many sudden popular later forgotten music, like a waste in the trash, therefore, these selected videos will never die for me together with their musical high quality.


24 Haziran 2011 Cuma

Barbie's Domestic Revenge

Scientific researches show that when a woman is exposed the violence by man, most of the time, it occurs in periodically with injuries from time to time.


But generally, the violence of abused woman toward a man results with the death ! It's said when a woman applies to violence most of the time, she has a huge reason; the ambition of revenge, so the violence ends with the death rather than few injuries.

The conclusion: you wouldn't want to involve in an affair with a woman. 

23 Haziran 2011 Perşembe

Konur Sokakta Şarj 1 YTL

Az önce tabaktaki kirazları almaya uzanırken, yine engin düşüncelere daldım...Hep yaparım bunu ben. Geçen sene bu zamanlarki kendimi düşündüm bi. Sonra o Sezgi, şimdiye kadar olan bitenleri tahmin edebilirmiydi diye aklımdan bir geçirdim...hayır, bilseydi ne olacaktı, bilseydim yani...

Bugün Cd'ci Salih abiyi gördüm, o beni tanımadı, ben biliyorum ama. Telefonumun şarjını beklerken, kitap okuyordu o sıcakta. Yanında bir arkadaşı daha vardı, onunla aynı yerde oturuyorduk, sanki birilerini bekliyorlardı ikisi de; ama pek birşey anlamadım dediklerinden. Çünkü o sırada mal mal etrafa bakınıyordum, camdan yansımamı gördüm ne kadar malım dedim içimden, surat beş karış, asık...Sonra onlar gitti, ben de etrafa baktım yine dakikalarca. 3 kız takıldı gözüme, biri küçük bişi, diğerleriyse onun ablalarıydı galiba, tabiki gözüme çarpan şey bu değil, kızları süzmüyorum oturduğumda! Takıldığım şey 3'ü de aynı elbiseyi giyinmişti, aynı turkaz yeşilimsi elbise...Salına salına gidiyorlardı. Sonra birkaç havalı hatun geçti, ardından bir kaç öküz amca bakakaldı, arkalarından kalçalarına bakıyorlardı...Bazen ne yapıyorum biliyor musun, şöyle havalı,güzel bir kaç hatun geçince acaba erkeklerden onlara kim yiyecek gibi bakıcak diye etrafımı gözlüyorum, buna öküz radar sistemide diyebiliriz, çünkü her zaman ayının bala baktıkları gibi bakanlar gözüme takılıyor...
Yani Konur nefes alıp bir oturuyum dedim, her anın bir olay. Ama hayatsın ne diyim, hayat akıyor bildiğin, tek düze insanlar yok, burda farklılığı hissediyorsun öncelikle ki bu da ne güzel birşeydir.

2 Haziran 2011 Perşembe

2011 updating/güncelleme

I will continue to write both in English & Turkish as the way I started at first. I decided to keep this blog.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Delirmiş Kadınlar

bazen hiç tanımadığınız birileriyle illaki bi iletişime geçiyorsunuz, bi şekilde oluveriyor.Ya sizin isteğiniz doğrultusunda ya da karşı tarafın: ani,niyetli,niyetsiz, her yerde her an, her sosyal alanda, her şekilde iletişim, münakaşa vs. ama ben diyorum hep, kendi cinsimden çok korkarım!!!

İşte paylaşmak istediğim benim bi kaç anım,

Yer WC, içmişisiz ohh keyifler yerinde, aynanın önünde üstümü düzeltiyorum, klasik kız sendromu. Yanımdaki biri bişi diyor ama anlamıyorum:

"Bakar mısınız, şu düğmenizi biraz sağa doğru çekerseniz... (Kızın kafası benden iyi, sağa doğru mu, araba mı park ediyorum?) "daha simetrik durur."

"Şu şekilde mi?" (Lan tırnağım kadar oynattım düğmeyi, noluo kafayı yiyorum, yoksa görme duyumda alkolden ötürü bi azalma mı var?)

"hah evet böyle"(ee noldu şimdi ne değişti, hiç bi halt anlamadım...düğme, simetri, ne bakıyorsun bana?! sanane düğmemden!!!)

"teşekkürler" (hö?!)


diğeri,

Yağmurlu bi günde sokakta yürüyorum, hiç bi anormallik yok...bi ses, 40ında bi kadın,:

"Bakar msınız bişi diyebilir miyim?"

"Evet?" (Saat sorcak sanırım?)

"Ceketinizin arkasından sanırım tişörtünüzün ipi sarkıyor, hiç güzel durmuyor isterseniz şöle yapalım.." (hopppalaaa...anlamadan ipi tişörtüme sıkıştırdı!!!)

"???????WTF???"

"Ben de bi bayan olduğumdan benim de hep başıma geliyor..." (Ne geliyor lan başına! ben senin o çürük dişlerine pardon, dişleriniz simsiyah hiç bi bayana böle simsiyah dişler yakışmaz, bakın ben size dişcimin kartını veriyim, diyor muyum? Kıçımdaki ipe sen niye takılıyorsun, ister sallanır sağa sola, isterse kuyruk gibi durur, alalla!!)

"teşekkürler hıııııı???"


ben hakkikaten kendi cinsimden korkuyorum, tırsıyorum, daha çok inceliyorlar,daha çok bakıyorlar, kadınlar kadınlara daha çok bakıyor!! bence bu da gözle tacize girmeli!! bunlar daha tehlikeli, elliyorlar,gözetliyorlar, delirmiş kadınlar!!

12 Şubat 2010 Cuma

Ayıp! - 2



Video


Evet bu son yaşanan canlı yayın krizi sonucunda yukarda oluşmuş "şaşıran"bir ifade yer almakta. Ben açıkcası tırnağım kadar şaşırmadım bu olaya. Zaten böyle birşey bekleniyordu artık, olmalıydı iyiki oldu çünkü bu açıkca bir ders oldu!

Bir kere niye bu kadar şaşırıyorsun, niye ordaki insalar ayıplarcasına alkış tutmuşlar? Niye kimse program akışı boyunca yapılan "bel altı esprilere","cinsel çağrışımlara", neredeyse "sözlü porno" yu andıran muhabbetlere bu kadar şaşırmadı ve ayıplamadı.üstelik bunları yapanlar da 70lik nineler, dedeler, 50lik amcalar teyzeler.
 ha sen şu olayı ayıplamadan önce, "sübyancılığı özendirici" isteklerde bulunan amcaların videolarını izlemek isterseniz, ki RTÜK sağolsun bu tür programları bizden mahrum bırakmıyor, diğer yandan sigara içilen nice canım filmlerde gözümüze soka soka sansürünü koyarken, bir youtube dan programın ismini taratın ve önünüze düşen videolara ve başlıklarına bakın...

artık düşen bu videolar, üstüne yapılan yorumlar insanların giderek sapıkça zevk aldığu bir medyaya dönüşmüş.

Klasik "lezbiyen" tanımına zaten diyecek birşey yok, eğer eşcinsellik sapkınlıksa, bu program da bariz pornodur! hadi eyvallah!



9 Şubat 2010 Salı

Ayıp!

hani bazı şeyler sadece bir kere yapılır ya (edebiyat yapmıcam) işte bu da onlardan biri. şimdi klibi izlerken diyebilirsin ki  - ohaa böyle klip mi yap"abi"lmişler ? Bunu sorabilirsin çünkü o zamanlar herşey marjinalleşmemiş(miş)ti. Hah bir de bu klibin mtv de çıkan ilk türk klibi olma efsanesi  var, bilir misin ilk mtv de çıkan 10 tane türk klibi var?

8 Kasım 2009 Pazar

İnsanlar hala sosyalleşemeyen yaratıklar

Facebook ta genel olarak ciddi birşeyler yazmıyorum, çünkü pek ciddiye almıyorum. Bir not yazmıştım aslında ciddiydim ve kafamda dank etmişti, yani ciddiydim yazarken. Ev-İnsan arasındaki ilişkiden bahsetmiştim, bayadır kafamda kurcalıyordum.Şöyleki,

Ev denilen mekandan çıkış ve giriş, bu tek düzelik aslında diğerlerinin (evsizlerin) gün içinde bizden daha az planlı yaşamaları belki daha az bu rutin içinde olmaları, bahsettiğim alana giriş, çıkış yapmama zorunlulukları, bizim de tam tersi çıktığımız andan itibaren giriş anımızı düşündüğümüz bu ev denilen, bizi barındıran yerden bir türlü kurtulamadığımızdan, ve buna bağlı olarak, sosyal hayatımız aslında bir nevi antisosyallikten daha az antisosyallik sürecine giriş gibi bişi olmuyor mu?

Yani kısacası biz sistemin kurbanı olan, kendimizi sosyal sanan yaratıklarız.. Hala iddia ediyorum.

27 Ekim 2009 Salı

The ugly truth

"Those who live by the spectacle will die by the spectacle."

J.B

Bir msn konuşmasından alıntı..

-bizde keske konsoloslugun önünde cekinseydik
cek cumhuriyeti diye yuttururduk
-hic ankarada bi yere benzemiyor
     '
Sezgi    :
aklımıza gelmiyor çünkü arabamız yok ;;
bütün enerjimizi tüketmiş oluyoruz
ahaha iyi bağladım ama

:)

26 Ekim 2009 Pazartesi

Zizek

"We were raised by wolves and we are still wild."
 Slavoj Zizek

I adore Zizek in a way he agrees that we are not still complete human beings, neither our elders were. I think thats for sure and so current. For instance, we experience our feelings, emotions at the edge of extremes, we havent found a balance within ourselves, maybe a reason for this might be we dont need to make it. If I think more individually, this is mostly the reason why I get mad to myself- also to others- in conditions where I can not catch the balance all over my attitudes, in other words the consistency...It must be so immature behaviour when people change their acts according to the circumstances which is setted up like patterns of events or such.  Ofcourse I dont mean dressing up with summer clothes during the winter but the thing I want to make it clear is the meaningless of the adjusting  a behaviour consistently but totally in a inconsistent way...Due to the thing, we'll never catch this balance, we are attached to live as the immatures even we may become wilder and wilder through the life.

twitter günlüğü

Zizek'i twitterda da görmek nasip oldu .."If i were real would I be any more real?" deyişiyle zaten beni bitirdi..Adamın bu hayatla inatı varya.......nereye kadar, gel otur bir çayımızı iç diyesim geliyor :p

25 Ekim 2009 Pazar

Kavga edebilirsiniz, gece kornoları öttürüp rahatsız edebilirsiniz, sabaha kadar yorum yapabilir, küfür edebilirsiniz..

Çünkü maç başladı ve bitti..

Futbol & Maçlar & Takım Tutmak

Takım tutmayan var mı acaba?? Merak ediyorum tutmayanların sebebi ne ?? Benim sebebim futbolun bu ülkede artık spor alanından çıkması, sömürülmesi,çirkinleştirilmesi,şiddet,üçkağıtçılık,finans,yatırım yuvası olmasından kaynaklanıyor. Bu kadar gündemi meşgul edicek ne önemi var futbol denen oyunun? Sürekli birileri kazanıyor, birileri kaybediyor...Eeee?? Biz destekleyici olarak ne kazanıyoruz? - bir hobiye sahip olmanın getirdikleri dışında - yani bu kadar boş gürültünün sonunda insanların ellerine ne geçiyorsa bana da bir söyleyinde bir faydasını ben de göreyim...Açların ağzına ekmek konuluyorsa sonuçta, o zaman hep berber futbola!!

Blog'mun isminden de anlaşıldığı gibi benim spordan anladığım ve sevdiğim spor dalı basketbol. Bana daha medeni geliyor, aslında bu, bu oyununTürkiye de daha medenice oynandığından, seyircilerin daha bir gelişmiş, duyarlı olmalarından kaynaklanmıyor mu?

Nefret duygusunun bu kadar çok yer aldığı başka bir spor dalı var mı??? Mesela kim A masa teniscisinden nefret ediyor bir 3büyüklerden nefret ettiği kadar? Kim voleybol izlerken hakeme küfür ediyor?

Ülkede ayrıca futbola değer verildiği kadar diğer spor alanlarada değer verilseydi, milli takımın dünya şampiyonasına gidemeyişine insanlar bu kadar hayalkırıklığı yaşamazlardı:)

Yazık...

1 Nisan 2009 Çarşamba

Nasıl bir ruh hali buu??

Nasıl kii, soğuk eksi beş derecede işte??
sessizlik, bulanıklık, sıkıntı, gıcıklık, bunalım...
hiç bir şey yapmama arzusu...ama yine de yorulmak.....
hayalperest etiketi yapıştırmak istemiyorum ama istemesem de öle biraz..
buruk,tedirgin ve darmadağınnnnn...gerçekten...dağınık biraz...bırak dağınık kalsın biraz:)
ama sonra anne kızar..
kabuslar, rüyalar,bir hiçlik
bir hiçlik
hiçlik
hiçlik
hiçlik
boş
boş
boş
boş
b
o
ş
.